21 Ekim 2021 Perşembe

Nar Ağacı

Ömründe hiç nar ağacı görmemiş bir kadının narı ilk defa dalından kopardığı anın mutluluğunda kalmak isterdim.

Onun memleketinde bol su olurdu, fasulye sarmaşıkları  efsanelerdeki  gibi  göğe ağar giderdi.
Kavaklar en uzun insan boyunu dokuza katlar, elma bahçeleri mis gibi kokar, meşeler küme küme kümelenirdi.

Onun memleketi bir başkaydı ama bir tane dahi nar ağacı görmemişti ömründe.

Uzandı ve narlardan en büyük  en kırmızı olanını kopardı.
Narın taze rengi kadının gözlerinde ışıldadı.


O gözlerden taşan ışıltıya sırtımı verip geleceğe bakmak isterdim.
Ancak o zaman gerçek mutluluğu tadarmışım gibi...


Kadın yaşlıydı ve biraz da topal. Çocukluğundan daha büyük bir sevinci mevsimin ilk meyvesini veren bir nar ağacında yaşamıştı.


Ruhumu o sevince dayasam içimdeki onulmaz hüzün nehirlerle birlikte benden uzağa akıp gidebilirdi.
Ben bunların hiçbirini yapamadım. 

Benim içimde bu derin mutsuzluk,
kalbimde yer çekiminden daha ağır bu hüzün kalakaldı, o kadının gözlerinde nar kırmızısı...
İnsan kıskanır mı hiç herhangi bir nar ağacını? 

Bir insan nasıl darılır kalbine?


Bir insan nasıl darılır kalbine?

Yaşadıkça öğreniyor insan.
"Kendimi kandırmışım geçen altı ay."

Söyledim.
Döndüm tekrar söyledim.
"Kendi kendimi kandıralı iki mevsim geçmiş."

Geçen o iki mevsimde şahlanıp filizlenmiyorsa bi' sevgi, işte o zaman darılıyor insan kendi kalbine.
Kendini bile sevememiş insanların sevgisizliği incitince, darılıyor insan kalbine.
Gök kadar yücelebileceğini bildiğin göğüste kendine baş yaslayacak bi' yer dahi bulamayınca, darılıyor insan.

Evet şimdi kalbime çok dargınım
ve biliyorum ki bu dargınlık geçen iki mevsimi dört eder.