Bu zamanı çok bekledim...
Kim bilir yurdun bir köşesinde ne karlar erimiş ne nehirler almış başını derya sularına karışmıştır. Kim bilir ne çocuklar büyümüştür meşe kokulu köylerde, ne anılar asılı kalmıştır o çocukların ruhunda. Büyüdüm. Büyümem zaman aldı nice savaşlarda yenildim. Hem de yenilmem sandığım kadar zaman almadı, çabucak yenildim. Yenilmem değil bu savaşların sayısı zaman aldı.
Ben bu zamanı çok bekledim...
Terk edilmiş bir istasyonda okuduğum romandaki treni bekledim. Hiç gelmeyecek bir treni beklemek zaman aldı, istasyonun saati çoktan durmuştu. Yürüdüm. Yolu bulmaya yönüm yetmedi. Bir kuş bulamazsa göç yolunu hangi dal yuva olur ona?
Bir pencere kenarında kış geçti, yıllar geçti, yollar ve şehirler geçti. Ne kadar beklenebilirse o kadar çok bekledim bu zamanı ama bu bekleme halini bir türlü tüketemedim. Şimdi beklediğim bu zaman hangi zamandı aklım ermiyor...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder